Kimininki kalpaklı kiminki fraklı, kimi sert kimi güler yüzlü… Herkes kendine göre bir Atatürk portresi çiziyor. Peki bunların hangisi gerçek Atatürk?
Ben gözümle görmedim, anlattılar: Atatürk, Anadolu’nun direniş ruhunun nasıl örgütlendiğinden söz ederken ‘küçük kıvılcımlardan büyük yangınlar doğabileceğini’ söylemiş.
Sonra bu söz “Küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurur” diye pankart olup asılmış.
Nereye biliyor musunuz?
İtfaiyenin girişine…
Erbakan’dan Çelik’e kadar
Ne demek istediğimizi anlatmak için Atatürkçüler listesine şöyle bir göz atmak yeterli:
Adnan Hoca da Atatürkçü, Doğu Perinçek de…
Popçu Çelik de Atatürkçü, ‘ordu göreve’ pankartı açan gençler de…
Erbakan Başbakanken “En büyük Atatürkçü biziz” demişti; tabii onu hapseden Kenan Evren de…
Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, partisinin başkanı Tansu Çiller’in yarımyüz fotoğrafını Atatürk’ünkiyle eşleştirecek kadar Atatürkçüydü…
Bu kadar farklı eğilimden insan, aynı liderden “Bizim önderimiz” diye söz ediyorsa bu işte bir yanlışlık olmalı.
O zaman da sormak gerekiyor:
Kaç farklı Atatürk var?
Ve hangisi gerçek Atatürk?
Bir liderden kaç farklı kimlik çıkar?
Devrimci Atatürk
Aslında ‘Kuvvacı Atatürk’ demek daha doğru…
Kuvvacılarınki, post bıyıklı, kalpaklı, antiemperyalist bir lider.
Daha 1960’larda Deniz Gezmiş, anti-Amerikan gençlik mücadelesine başlarken babasına şöyle yazıyordu:
“Sana müteşekkirim, çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni… Küçüklüğümden beri evde Kurtuluş savaşı anılarıyla büyüdüm. O zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Biz Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız.” Bu antiemperyalist ve sivil direnişçi ruh, bugün de siyasal alanda pekçoklarına ilham veriyor.
“Ordu göreve” diyen Türk Solu dergisi, kalpaklı Mustafa Kemal kapağıyla çıkıyor.
Kemal Paşa’nın 1920’de bir komünist partisinin kurucusu olması, Lenin’e ‘ezilen milletleri emperyalizmin hegemonyasından kurtarmak için’ mektup yazması ‘Solcu Atatürk’çülerin dayanakları…
Onun Anadolu halkına hitaben yayınladığı bir beyanname elden ele geziyor:
“Müslüman kardeşlerim, komünist arkadaşlar…!
Büyük devletler yeni bir Müslüman kurbanını boğazlıyorlar. Onu yok etmek azmindedirler. Fakat biz, elde silahımız, anavatan topraklarını savunarak ve haklarımızı haykırarak ölmesini bilenlerdeniz. Köylülerimiz topraklarını, yurtlarını ve köylerini istilacıya karşı müdafaa ederken, şehit düşerken emin olabilirler ki, yakın bir zamanda bütün İslamiyet, komünizmle birlik olarak onların intikamını alacaktır.”
Ülkücü Atatürk
Ata’nın sağlığında yazılan tek biyografisinde H. C. Amstrong, ona ‘Bozkurt Atatürk’ ismini takmıştı.
Nazım Hikmet’in tabiriyle ‘sarışın bir kurda’ benziyordu.
MHP Kongresi’nde asılan bir afişte o Atatürk’ü, bıyıkları fırça darbeleriyle sarkıtılmış, sert bakışlı bir asker olarak tanımıştık.
Ülkücülerinki, “Komünizm gördüğü yerde ezilmelidir” dediği önesürülen, daha 1933’te Sovyetler’in ilerde dağılabileceğini görüp “Oralardaki dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimize sahip çıkmalıyız” diyen bir ‘başbuğ’…
Atatürk, 1927’de piyasaya çıkarılan 5 ve 10 liralık banknotların üzerine bozkurt resmi koydurmuştu.
1930’da tarihçilere ‘Türk tarihinin ana hatları’nı yazdırmaya başladığında, İslam’ın Türk tarihinin sadece bir bölümünü oluşturduğunu, oysa ondan önce de Türklere ait şanlı bir mazi bulunduğunu anlatmıştı. Alfabede, giyside, müzikte Osmanlı’yı çağrıştıran ne varsa silmeye çalışıyordu.
Yıllar önce Celal Bayar’ın damadı Ahmet İhsan Gürsoy’dan dinlediğim bir anıyı burada nakletmekte yarar var. Gürsoy’un anlattığına göre Atatürk, 30’lu yıllarda Türk bayrağını da değiştirmeyi düşünmüş. Çünkü ayyıldız simgesinin Osmanlı’yı ve Arap dünyasını çağrıştırdığına inanıyormuş. Türklere yeni bir ulusal kimlik kazandırmaya çalışırken, ona İslamiyet öncesi köklerini hatırlatan bir bayrağın yakışacağını hesaplamış ve Göktürk’lerin bayrağını düşünmüş.
O proje gerçek olsaydı, bugün Türk bayrağında ne olacaktı biliyor musunuz:
Mavi fon üzerinde yeşil bir kurt profili…
Kürtlerin Atatürk’ü
Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçtikten sonra Amasya’dan Kâzım (Karabekir) Paşa’ya çektiği telgrafta şöyle diyordu:
“Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim.”
Bu kararla, Amasya protokolünde ‘Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler’ diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu.
Meclis’teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey’in, “Türklerin sağlığı korunmalıdır” demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı. O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve ‘Meclis’in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu’ vurgulamıştı.
Kurtuluş Savaşı başlarken Kemal Paşa, Kürtlere özerklik verilmesinden bile söz etmişti.
Kürt sorunu yeniden gündeme geldiğinde, şahinler, Dersim isyanını sertlikle bastıran Atatürk’ü örnek alırken, güvercinler Mustafa Kemal’in 1920’lerdeki sözlerini arşivden çıkardılar.
Dindar Atatürk
Bitmek bilmez bir tartışma da Atatürk ve din meselesidir.
Timur Selçuk, Yaşar Nuri Öztürk gibi Atatürkçü müminler Kur’an’la Nutuk’u bir arada saklar kütüphanelerinde… Başuçlarında Ata’nın Meclis açılışında ellerini kaldırmış dua ettiği fotoğrafı asılıdır. Fotoğrafın altında da Ocak 1923’teki konuşması vardır.
“Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır.”
Onlara göre ‘Atatürk dinin özüne değil, din olarak kabul edilen geleneğe ve eskimiş kurumlara karşı tavır almış’tır ve vahiy ile akıl arasında uzlaşmazlık görmemiştir.
Ateistler, buna bir başka Atatürk metniyle karşı çıkar.
Onların elindeki metin, 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasıdır: “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”
Demokrat Atatürk
Ve nihayet liberal-demokrat Atatürk…
Özellikle Cumhuriyet’le yaşıt İktisat Kongresi’nde uygulamaya konan ekonomi politikası ve Celal Bayar’ın Başbakanlığı döneminde hayata geçirilen uygulamalar, Atatürk’ü, İş Bankası’nın kuruluşuna imza atmış bir ‘liberal devlet adamı’ yönüyle öne çıkarır.
Hele İsmet Paşa’nın Başbakanlığında iki kez direkten dönen çok partili rejim arayışları onu ‘demokrat’ sıfatıyla bir arada değerlendirenlerin en inandırıcı kanıtıdır.
Her ne kadar Cumhuriyet tarihi boyunca demokrasiyi askıya alan tüm askeri müdahaleler, Atatürkçülük adına yapılsa da, Cumhuriyet’in asıl hedefinin demokrasi olduğuna inananlar, ‘muhtaç oldukları kanıt’ı, onun Afet İnan’a verdiği el yazısı notlarında bulabilirler:
“Artık bugün demokrasi fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit hükümetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir.”
Neden bu kargaşa?
Baştaki soruya dönelim: Hangisi doğru bunların? Her biri gerçek belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk?
Bir insan aynı anda hem devrimci hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’, hem Türkçü, hem dindar hem pozitivist, hem otoriter hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı…
Hangisi?
Sanıyorum, bu zor sorunun yanıtını bulabilmek için 1920’lerin koşullarını ve Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet’in hangi şartlar altında gerçekleştirildiğini iyi bilmek gerek.
Kurtuluş Savaşı verilirken, Anadolu ahalisinin kahir çoğunluğu, nihai amacın Saltanat ve Hilafet’i korumak olduğunu düşünüyordu.
Kürtler’in bazısı özerklik peşindeydi.
Komünistler, Sovyet devrimine özeniyordu.
Bütün bu farklı eğilimlerden, ortak bir mücadele azmi yaratabilmenin yolu, hepsine yönelik sıcak mesajlar vermekten geçiyordu.
O yüzdendir ki, Meclis’in açılışında eller açıldı, dualar edildi, Kürtler’e özerklik vaat edildi, muvazaalı bir resmi komünist parti kurulup Sovyet etkisindeki komünist hareket yok edildi.
Ulus olma sürecinde din yerine tutkal olarak Türklük ruhu gerekiyordu; bozkurtlu bayrak düşünüldü.
Ancak bunlar 1920’lere özgü geçici tedbirlerdi; hiçbiri bugün Atatürkçülük adına savunulamayacak kimliklerdi.
O yüzden zaman zaman birbiriyle çelişen bu sözler, tavırlar, tutumlar kargaşasını, Atatürk’ün olgunluk dönemine ait notlarının, konuşmalarının, eylemlerinin süzgecinden geçirmek şart…
Bu yapılmayıp da 1920’lerin kargaşasından rastgele bir fotoğraf çekince Atatürk, herkesin kullanımına açık “Binbir surat”lı bir lidere dönüşüyor ve ‘bunca yalancı’ içinde kimin doğruyu söylediğini bulmak, hepten güçleşiyor.
Bugün gerçek dindarlar Atatürk’e sevgi besliyor, niye?
İşgal altında olmayan bir ülkede, kıldıkları namazın geçerli olmasını ona borçlular…
Milliyetçiler ona sevgi besliyor, niye?
Türk ulusunu var etti. Esir, onursuz bir ulus olmaktan kurtardı…
Solcular ona sevgi besliyor, niye?
Emperyalizme karşı başarılı ilk Kurtuluş Savaşı’nı verdi…
Aklı başında Kürtler ona sevgi besliyor, niye?
Irkçılık yapmadı, Türk ulusu adı altında Türkleri de, Kürtleri de, diğer etnik kökenlileri de eşit vatandaş yaptı…
Demokratlar ona sevgi besliyor, niye?
Sanırım yanıt vermeye gerek yok, Cumhuriyet’e bakmanız yeterli…
Atatürk, bir siyasi görüşün, bir zümrenin, bir ırkın, tek bir dine mensupların Atatürk’ü değil, hepimizin, Türk Ulusu’nun ATA’sı…
Şu yaşadıklarımıza bakınca bugün değerini daha iyi anlıyoruz…
Sn. tarihe meraklı; Atatürk sapasağlam burada, görüşleri ile, düşünceleri ile ve hedefleri ile… O kadar büyük ki, o saydığınız zavallı isimler onun gölgesine sığınmak gereği duyuyorlar. Bazı meraklılar da da kuyruk acısı ve hasedinden bunu anlamamazlığa geliyor, O’nu birilerinin Atatürk’ü yapmaya çalışıyor. Bunlar Atatürk’ü alçaltmaz, aksine gönlümüzdeki değerini kat be kat artırır.
Can Dündar
26 Responses
Can Baba Ne Güzel Açıklamış…Sömürülen Atatürk Ve Atatürkçülük…
gerçekten harika bir yazıydı bu. ne mutlu türküm diyene.
ataturk turk milleti icin canini goze almis bir dehadir onun gibisi bu dunyaya gelmemistir .bizler bugun hur yasiyorsak hep onun ve diger atalarimizin mirasidir bizim vafifemiz bunu muhafaza etmek yeni neslimizi egitmek ve ayni yolda devam etmektir.
Ellerine Saglik CaN Baba Ne kadar guzel Kaleme almissin “ATATURK”u..Kullananlarinda okumasi gerekli.
Sevdim bu yazıyı..
bugünlerde tuhaf şeyler olan ülkemizde bu yazının okunması atatürkün hak ettiği degerinin hatırlatılması ( hiç bir zman unutmadık unutturulmaya calışılıyoruz) şu yazıyla daha da iyi açıklanabilr…. kaleminize sağlık sayın can dündar… yüreginze saglık…. en basından beride söylediğim gibi tuhaf şeyler oluyor ülkemde… ve bu ülkede yaşamak tat vermiyor artık bana…. teşekkürler…
efendim size çok teşekkür ederim gerçekten çok çok çok güzel yazmışsınız.gerçekleri söylemek bu devirde zor olsada siz bunu başardınız size çok teşekkür ederim ellerinizden öperim saygılarımla…
Yerin göğe yaklaştığı ufuk çizgsinde yaşanır… aslında o kadar kısa ve her sabah aynı noktadan çıkan çok güzel büyü..Cenazesinde Datçadaydım ve iyiki…ölümle yaşam tercih tir İstedi gitti..Gitme..desen ne olacak ..Gittiğine hayıflanmak yerine yaşadığı için Ona çok teşekkür ediyorum..Bugün mezar taşını parçalamışlar ..kızamam zavallı insanlara hınç duydu herhalde güzelliğe … Can baba sen varsın işte ..tek fark taşla oynuyorlar oysa sen hep ruhta ..güzellikte ..aşta ,küfürün güzelliğindesin duam senin için kadehimde
liseye yeni geçtim ve bu konu çok gündeme geldi çok teşekkür ederim… bizim gibi gençlerin ATATÜRKLE ilgili karmaşasının çoğunu kafamda çözümledim…
hangimiz atatürk ü böyle değerlendirdi bu güne kadar
bu yazıyı Can Yücel yazmşı olamaz. Çünkü Can Yücel 1999’da aramızdan ayrıldı..bahsi geçen Türk Solu dergisi 2002 den itibaren çıkmaya başladı!
Merhaba! Biraz geç olmuş ama dikkat ederseniz yazının en altında Can Dündar yazıyor.
ATAMIZI TANIMAK İSTEMEYENLER E BU GÜZEL ANLAMLI DEĞERLENDİMEYİ İYCE
OKUTMAK GEREKİR BÜYÜK CAN USTA ULU ATATÜRKÜ ANLAMAK ANLAMAK İSTEMEYENLERE DERS VERİYOR ANLAYANA
Atatürk vatanımızı düşmanlardan kurtardı,hepimiz yurdumuzu çok sevmeli ormanlarımızı korumalıyız.
budur….
iste budur gercek
iste ben buna yigitlik derim bizim onderimiz budur
iyi ki vardın can baba
iyi ki söyledin yazdın can baba..
tümcelerin hiddetin sevgin dostluğun ve yurtseverliğinle her dem bizlesin
BÜTÜN TÜRKİYENİN TEK YÜREK OLMASI GEREKTİĞİNİN KANITI CAN DÜNDARDAN GELMIŞ YILLAR ÖNCESİNDEN. ÇÜNKÜ BU VATAN ÖYLE KURULMUŞTU. YIKILACAKSADA AYNI ŞEKİLDE YIKILMALI. HERKES DOST HERKES KARDEŞ OLMALI VE HERKES ORTAK PAYDADA YANİ ÜLKENİN ÇIKARLARINDA BULUŞMALI. SAYGILAR CAN DÜNDAR !!!
kurtarmasına kurtardıda onunda iki yüzlü yanları var vahidettin ve osmanlı soyunu vatan haini ilan etti.onu anadoluya gönderen vahideddin şimdi diyecekler o atatürk ü anadoluda direnişi durdursun diye peki vahideddin ingilizlere atatürk ü milli mücadeleye gönderecem deseydi ingilizlere ingilizler bandırma vapurunu boğazdan karadenize çıkartırlarmıydı bu yüzden anadoluya ayaklanmaları durdurmaya gönderiyorum diye izin alıp çıkarttı.ikincisi atatürk anadoluya geçti halkı etrafına topluyor ingilizler bunu öğreniyor vahideddin e atatürk ü çağır diyorlar vahideddin çağırıyor ama gelmiyor vahideddin çağırmak zorunda çağırmasa ingilizler istanbulda kıyameti koparacak atatürk gelmiyor niye çünkü vahidettin gerekirse bana ve milletine asi ol dedi gönderirken.ondan sonra ingilizler atatürk gelmeyince sultana baskı kuruyor bu kez sultan neyapacak idam kararı vercek vermese ne olurdu bi düşünün ingilizler ortalığı iyice karıştıracak.ama atatürk ne yaptı sultanın bu taktiğini anladı ama cumhuriyeti kurmak için bilmemezlikten geldi yada ikinci ihtimal beni gerçekten idam etmek istiyor dedi bu planı anlayamadı bu daha kötü nedenmi çok zeki ileri görüşlü bilinen vahideddin in bu planını çözemedi.ama neyse şunu da bilmek gerekir bir osmanlı askeri osmanlının ekmeğini yedi ama sultana ve osmanlıya ihanet etti çünkü osmanlı askerleri görev alırken devleti hilafeti ve sultanın makamını koruyacam diye yemin ederek görev alıyorlar yeminini tutmadı fırsat bu fırsat dedi.birşey daha var anadoluya geldiğinde vatandaşa deseydiki ben hilafeti kaldıracam şeriatı kaldıracam diye arkasından gidenlerin 100 de 90 ı geri dönerdi bence son ana kadar niyetini belli etmedi.ingilizlere sormuşlar okadar islam ülkesini kuşattınızda niye sadece türkiyeye bağımsızlık imzaladınız diye ingiliz kumandan demiş biz onlardan gerekeni aldık ingilizlerin derdi osmanlı türkiye değil onların derdi islam şeriattı SAYGILARIMLA.
abe garipler sizlere can yücelin sözleri şiirleri diye yutturulan şeylerin gerçekten ona ait olamayabileceğini hiç düşünmezmisiniz… yahu araştırın… araştırma istemezseniz ATATÜRK ün gençliğe hitabesini okuyun, Atatürkün koministmi faşistmi dincimi kürtçümü olduğuna siz karar verin … zavallı olmayın ATATÜRKü anlamanız için can yücel e ihtiyacınız varsa IQ nuzu kontrol ettirin….
Bu yaziyi 2003’te Can Dundar Milliyet Gazetesi’nde yazmis:
http://www.milliyet.com.tr/2003/11/07/yazar/dundar.html
Yani yazi Can’in ama Can Yucel’in degil, Can Dundar’in.
Adamsın can baba.
Atatürk ü anlamak zordur bence birkaç yobaz sürüsü sayesnde atamızn adı dinsiz imansız olmuş. Siz atamıza kötü laflar ederken başkaları türkiyeyi soyuyor haberiniz yok onları hep görmezlikten geliyorsunuz . Atatürk türkiye için hep en iyisini düşünmüştür . Siz atatürkü sevmiyorsanız defolun gidin onun kurdugu devlette ne işiniz var ? Atatürke laf atıyorsunuz onun fotografı olan paraya muhtacsiniz. Lakin erdogan yaptıklarını flan hep görmezlkten gelin . 2 ayyaş dedig kişileri anlıyoruz lakin karısıda içkilern içinden çıkmayanlardan . Tabi siz anca görmek istediklerinizi görün .
altında can dündar yazıyo zaten dikkatli bakın
sazanlar can yücel diye atlıyorlar..can (con ) dündar yazmış..sazanlar…