Manzara
Bir yanı mor çubuk makarna Öbür yanı kirli sarı Demek turuncu bir picama Bir soytarı bu Maskara akıntısı Taklatıyor Marmara’ya Eski kılıç yunuslarla… Lodosun dönmesinden
Bir yanı mor çubuk makarna Öbür yanı kirli sarı Demek turuncu bir picama Bir soytarı bu Maskara akıntısı Taklatıyor Marmara’ya Eski kılıç yunuslarla… Lodosun dönmesinden
Süt limanlarında poyrazlarla lodoslar oluyorum Döndükçe, döndükçe başım, martılar kusuyorum Derya bir Kuran-ı Kerim yapraklarını bir bir açıyorum Karış, karış, karış, karış, karış, karış, karış
Yeraltı günleri bunlar Kör yılı köstebek ayı Siyah önlüklü bir güneş Ayazda okula gidiyor Dizilmiş danaburunları iki keçe Islıklıyorlar bebeyi Çepeçevre boynumda sıçandişi bir bahçe
ANAM BABAMA AŞIK OLMUŞ, BABAM DA ANAMA. GEZELİM BU ÇARŞAMBA DEMİŞ BABAM. SUR-DİŞLİ ANAM, ÖYLE ŞIK BİR FİSTANI YOK, ABLASININ NİŞANLIĞINI İSTEMİŞ ÖDÜNÇ, TEYZEM DAHA
KİMİ İÇİN ERKEN KİMİ İÇİN GEÇ AMA ERGEÇSELDİR ÖLÜM ÖNÜNE DİKİLSE DE KİMİ UZUN KİMİ PUT TEK GÖZLÜ CANAVARLAR KAYALAR UFUK GÖRÜNECEKTİR ENİNDE SONUNDA YÜZDÜĞÜNE
Dün gece senin küçücük elinle yalnız yattık Yalnız senin küçücük elinle yalnızlık Kandilli ilkokulu kadar kalabalık Zilleri çaldığında düşlerinin Sınıfların kapıları ardına kadar açık Gökyüzünün,
İçerimde bir bokluk var Yıkıyorum, yıkıyorum, yıkılmıyor Yüzümde bir maske var Çekiyorum, çekiyorum, çıkmıyor Böğrümde bir ölü çocuk Ölüyorum, ölüyorum, ölmüyor Gözümde bir çakmak var
Kafka’nın “Fare” öyküsü üzre, Gözüme nasıl büyük görünürdü Şu Sirkeci Garı’nın lokantası! Sekiz-on yıl kapalı durup yeniden açıldığında. Gittim baktım ki götiçi kadar kalmış O
Marx’ın da pek sevdiği bir Latin sözünü anımsıyorum Nihil humanum mihi alienum est Bu sözün altına ben de imzamı basıyorum İnsana ilişkin ne varsa kabulüm