ÂŞIK ÖLMEZ
Sessizliğin içinden yürüyen horoz sesleri Beni ölüm yeşiline götürüyor Vardım zaten varacağım yere Yalnızlık Bütün perdeleri kaldırmış bütün pencereler Son bir ışık Sikimin tellerini çınlatıyor
Sessizliğin içinden yürüyen horoz sesleri Beni ölüm yeşiline götürüyor Vardım zaten varacağım yere Yalnızlık Bütün perdeleri kaldırmış bütün pencereler Son bir ışık Sikimin tellerini çınlatıyor
Yardımı kesildi ya Amerikan Dostluğunun Gençler, kendinize mukayyet olun! Kime saldıracağı belli olmaz haaa Adetten kesilmiş kibar o…punun.
Tırnakları uzuyor İstanbul’un Kirli bir masmavi Ama ne kadar yaraşıyor yarabbi Bu tırnaklar bu deli parmaklara Ve ortayla işaret arasında mütemâdi bir cigara Giderek minareler
Bir başka yolculuk dalından düşmek yere, Yaşadığından uzun; Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere. Ağacın yüksekliğince, Dalın yüksekliğince rüzgarda; Ve bir yeni ö’mü’r Vardığın çimen
Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar Şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar Mevsim dönüp de yeniden yeşermeğe başlayınca rüzgar Çıplaklığında o atın yine onlar
Gün gelir bu işe bu millet de şaşar Tam kurşun işlemez deminde karanlığın Bir ateş böceğidir başlar
Öyle bir gül atıcam ki size gelecek maçta Âdem abim bilem tutamaz elleri yanar
Dünyamın güzeli martılar Sizden nasıl da yok yere korkmuşum Kaşık Ada’nın orda! Dalın üstüme dalın Vurun beni, urun Denizanası kokan gagalarınızla! Ah sizden ben nasıl
Ayaklarıyla ezip fıçıya mı bastılar seni Nefti kasnaklı bir fıçıya, Aldırma, kara üzüm ! Sen, o Kırmızı Şarabına doğru İçten içe Harıl harıl Çalışmana bak,