MERHUM BİR NEFER-İ MERKUMA
Vadideki kurra zambak Kökü dünyada da olsa Mevtaya çiçek açacak… Kaçak ! Kaçak ! Kaçak ! Kaçak ! Sen ölürsen tavşanından ak Tavşanından kim kaçacak
Vadideki kurra zambak Kökü dünyada da olsa Mevtaya çiçek açacak… Kaçak ! Kaçak ! Kaçak ! Kaçak ! Sen ölürsen tavşanından ak Tavşanından kim kaçacak
Balkonun altına kapamışlar hint horozunu Önüne de bir kara tel çekmişler Dünya yüzü görmesin diye… Yine de herkesten önce ötüyor sabahları… Erken öten horozu… sözü
Epiydir görüşmüyoruz kendisiyle seksenlik merdivenini çıka çıka bitiremediği halde hala dinçmiş öyle diyorlar bunamamış da ama oldumbittim bunaktı zaten haa bi de şiirlerini gerdirmek için
Serçe parmakları ne güzel serçelerin Onlar ki ilk ışıkların örneği üzre Bir cicim dokunuyorlar Gök yüzbin kere
Ne kadar çok elimiz varmış meğer İlkin, senin elinle tutuşan benimki Sonra çocuklarınki Gençlerinki Tekel işçilerininki Sonra, ellerin elleri… Ne kadar çok elimiz oldu, baksana
Zeus güya, rüzgâr Koşuyor karşıki ağacın ardından Yakalayamıyor ki ama Daphne değil çünki o yeşil kızın adı
Baykuş aslen bir hatundur bakmayın baylığına Mekânı cennet ola, makâmı şattaraban Her mendakkadukkada bir dokuz doğuran … Kuşkonmaz sütüyle emziriyor geceyi Ve zifirî yıldızlar ürüyor
başka türlü bir şey benim istediğim ne ağaca benzer, ne de buluta burası gibi değil gideceğim memleket denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.. bir başka